7 Ekim 2015 Çarşamba
SÜRREALİZM
SÜRREALİMZ NEDİR ?
Sürrealizm , 20. yy.'ın başlarında Avrupa'da ortaya çıkan bir sanat akımıdır. Avrupa'da birinci ve ikinci dünya savaşları arasında gelişmiştir.Temelini , akılcılığı yadsıyan ve karşı-sanat için çalışan ilk dadaşstlerin eserlerinden alır. 1924 ' te Sürrealimz Manifestosunu hazırlayan şair Andre Breton'a göre gerçeküstücülük akımı , gerçek dışı anlamında değil aksine gerçeğin insandaki iz düşümü şeklinde bir yaklaşımdır.
ÖZELLİKLERİ
Sürrealistler , Freud'un psikalanaliz yönteminden yola çıkmışlardır.
Sanatçı bilinç altındakileri dışa vurarak eserlerini oluşturur.
Akıl ve mantık değersizdir.İnsanı yönlendiren iç güdüleridir , bilinç altıdır.
Bu akıma göre edebi eserlerde bir kişinin
sevaplarnın yanında günahlarının , ahlaka uygun davranışlarının yanında uygun olmayanların da bulunması gerekir.
Bu akımların kurucuları , sanat hayatlarının ilk yıllarında dadaizmin etkisinde kalmışlardır.
İLKE VE NİTELİKLERİ
Akla Karşı Olma , Bilinçaltını Esas Kabul Etme ; Sürrealistlere göre sanattaki her türlü gerçek , yaratışın kaynağı bilinçaltıdır.Bugüne kadar ki dönemde insan , hayat ve sanatın hemen hemen tek belirleyicisi ve yönlendiricisi akıl , zeka ve mantık olmuştur.Halbuki böyle bir tavır , insanın son derece eksik ve tek yönlü olarak tanınmasına sebebiyet vermiştir.Üstelik bu tanıma onun yapmacıklı veya maskeli yanıdır.Bu yolla saf ve asıl insana ; onun gerçekliğine ulaşmak mümkün değildir.
Mizah ; Sürrealisteler , mizah ve alaya büyük önem verirler ; dolayısıyla sanatlarında alaycıdırlar . Onlar , hayat , toplum , insan ve olaylar karşısında alaycı bir tavır takınırlar. Bundaki amaçlanan , çevremizi , hayatımızı , inançlarımızı oluşturan değer ve müesselerin hakimiyetini ; bundaki akıl ve mantık dokusunu kırmaktır. Zira onlar yeni bir dünya kurma arzusundadırlar.Böyle bir dünyanın kurulabilmesi , insanın çıkar düşüncesinden , iki yüzlülükten kurtulması ile mümkün olabilecektir.
Harikulade ; İnsan aklı ve mantığının gerçek diye ortaya koyduğu değer ve doğruları aşma eylemidir. Harikalar aleminde komik , olağanüstü ve esrarlı şeyler bir aradadır. İnsanı , aklın kabul ettiği gerçeklerin dışında yer alan hayal ; fantezi , rüya ile yüz yüze getirir. Böylece akıl ve mantığın değerleri sarsılır.
Rüya ; Sürrealistler temel çağrışım tarzlarından biri rüyadır. Zira rüya insanın kendi iç dünyasına yönelme , bu dünyanın sırlarını yakalama imkanı verir. Rüyalar uyanıkken yaşadığımız gerçeklerden daha da gerçektir.Onlar , şuurumuzun bastırdığı şuuraltı gerçeklerin sembolik dilidirler.
Çılgınlık ; Akıl hastaları , uyuşturucu madde kullananlar ve paranoya karşı özel bir yakınlık ve ilgi duyarlar.Çünkü sarhoşluk , delilik , akli dengesizlik , sürrealistlerin arzuladığı aklın kontrolünü ortadan kaldırarak asıl benliğin ortaya çıkmasına zemin hazırlarlar. Böyle bir şuuraltı boşaltma eylemi , dengeli bir insan için anlamsız ve çılgın olacaktır.
Çocukluğa Dönüş ; Sürrealistlerde dikkati çeken bir başka husus , çocukluğa dönüş özlemidir.Zira çocukluk insanın hayatının en hür , en serbest , en gerçekçi dönemidir. Breton bu konuda şunları söyler ''Yaşama ne kadar inanırsak inanalım , sonunda gerçek yaşam kendini ortaya kor ve inancımız da kaybolur. Yaşamdan payına düşen söyle böyle , sıradan bir ömürdür. Düş kırıklığı içinde insan avuntuyu mutlu çocukluk günlerinde bulur.''
TÜRK EDEBİYATINDA SÜRREALİZM AKIMI
Edebiyatımızda Sürrealizmin en önemli temsilcileri Cumhuriyet Döneminde boy gösteren Garipçilerdir.Orhan Veli Kanık , Oktay Rıfat Horozcu ve Melih Cevdet Anday'dan oluşan garipçiler I.Yeniciler Sürrealizmin özelliklerini eserlerine yansıtmışlardır. Bu üç sanatçı edebiyat hakkındaki görüşlerini Garip adlı kitapta toplamışlardır. Garipçiler ,ölçü , uyak gibi kuralların şiiri kısıtladığını ancak şiirin kalıplardan arınması gerektiğini dile getirmişlerdir.Sürrealizm ile örtüşen bu görüşlerinin yanı sıra daha birçok özellikleri onları sürrealist çizgiye yaklaştırmıştır.
6 Ekim 2015 Salı
İLKLERİ BAŞARAN TÜRK KADINLARI
Bu kadınları öncelikle listeleyip çekmecemin bir köşesine koymuştum. Aylar oldu ve ancak araştırabilme fırsatı buldum. Hepsini araştırdığımda hepsiyle gurur duydum. Ne cevherler var aslında ülkemizde . Hepsinin bir ortak yanı da var bu da zorluklarla mücadele ettikten sonra başarmalarıdır. İyi okumalar.
Prof. Dr. Remziye Hisar
İlk kadın kimyagerdir.
Uzun uzun yazmak yerine bir haber kaynağını paylaşmak istedim.
SAFİYE ALİ
İlk Kadın Doktordur.
Osmanlı imparatorluğu döneminde çeşitli hizmetleriyle tanınmış bir ailenin kızı olan Safiye Ali , 1891 yılında İstanbul'da doğmuştur.Özel eğitiminin yanısıra Amerikan Kız Koleji'nden mezun olmuştur.Balkan savaşı günlerinde cepheden getirilen pek çok yaralı görüp doktor olmaya karar vermiştir.
Ancak ; onun bu isteğini gerçekleştirmesi zor olacaktı. Çünkü o yıllarda bir kadının tıp öğrenimi görmesi olanaksızdı.Oldukça yetenekli ve başarılı bir kişi olarak dikkatleri çeken Safiye Ali , dönemin Maarif Vekili Şükrü Bey'in desteği ile Almanya'ya tıp eğitimine gönderilir.
Bu ülkede kadın ve çocuk hastalıkları üzerine ihtisas yapan Safiye Ali , Kurtuluş Savaşı'nın sona erdiği günlerde yurda döner ve hemen işe başlar.Kısa sürede Cağaloğlu'nda açtığı klinikte tedavi etmeye başlayan Safiye Ali , o dönemin ünlü doktorlarından Besim Ömer Paşa , Akil Muhtar ve Operatör Emin Bey'den destek görerek süt ve bakımevlerinde çalışır.
Ayrıca Türkiyeyi yurtdışında ki tıp kongrelerinde temsil eden Safiye Ali , bir zaman sonra sağlık nedeniyle eşiyle birlikte Almaya'ya gider ve mesleğini burada sürdürür.Yakalandığı kanserden kurtulamayan Safiye Ali 1952 yılında yaşamını yitirir.
SÜREYYA AĞAOĞLU
İlk Kadın Avukattır.
Türkiye'nin ilk kadın avukatı ve kadın hakları savunucularındandır.Ünlü düşünür ve siyasetçi Ahmet Ağaoğlu'nun kızı , yazar ve siyasetçi Samet Ağaoğlu'nun kızkardeşidir.
Lise yıllarında sınıfta cumhuriyet rejiminden söz ettiğinde arkadaşlarının ; gavur olarak çağırdığı Süreyya Ağaoğlu , avukat olmayı kafasına koyar. Hukuk fakültesin kaydını yaptırmak istediğinde ise ; engellerle karşılaşır. O yıllarda kız öğrenci olmadığından , üniversitesnin rektörü olan Haldun Taner'in babası Selahattin Bey'e başvurur.
Dönemin kadınlarının henüz çarşafla dolaştığı bir zamanda başını bile kapatmadan görüşmeye giden Ağaoğlu , Selehattin Bey'e fakülteye girmek istediğini söylediğinde , odanun içi nde kahkahalar yankılanır.Ancak Süreyya Ağaoğlu , bu direnişin ardından kendisi gibi avukat olmak isteyen 3 öğrenci arkadaşını daha götürünce , size hemen fakülte açalım cevabını alır. O yıllarda öğleden önce erkeklere , öğlenden sonra ise ; kadınlar ders izleyebiliyor ve oldukça da yorucu olduğundan , fakültenin çabası yalnızca bir dönem sürmüş. İstanbul Hukuk Fakültesi'nden mezun olmuştur.
1948 yılında Berlin , Milletlerarası Hukukçular Derneği Komisyonu üyesi olan Ağaoğlu , Hür Fikirleri Yayma Derneği , Türk-Amerikan Üniversitesi Derneği ve Süreyya Ağaoğlu Çocuk Dostları Derneği'nide kurucusudur.
Süreyya Ağaoğlu ; Gördüklerim ve Bir Hayat Şöyle Geçti adlı kitaplarıyla çeşitli hukuki makaleleri bulunuyor.
İstanbul'da katıldığı Kadın Hakları ve Çağdaşlaşma konulu panelden ayrılırken düşen Ağaoğlu , beyin kanaması geçirdi ve tüm çabalara rağmen kurtulamadı. 29 Aralık 1989'da İstanbul'da vefat etmiştir.
SABİHA BENGÜTAŞ
İlk Türk Kadın Heykeltraştır.
Heykellere şekil veren ilk kadın parmakları Sabiha Bengütaş'a aittir. O Türkiye'nin ilk kadın heykeltraşıolarak tanınıyor. Atatürk, İsmet İnönü, Abdülhak Hamid, Ahmet Haşim, Bedia Muvahhit gibi tarihte iz bırakan pek çok kişi onun parmaklarında yoğurduğu çamurla abideleşmiştir.
SEMİHA ES
İlk Türk Kadın Savaş Muhabiri ve Fotoğrafçısıdır.
SABİHA GÖKÇEN
İlk Türk Kadın Pilottur.
Ve birçok daha ilkleri başaran öncü kadınlarımız...
Prof. Dr. Remziye Hisar
İlk kadın kimyagerdir.
Uzun uzun yazmak yerine bir haber kaynağını paylaşmak istedim.
SAFİYE ALİ
İlk Kadın Doktordur.
Osmanlı imparatorluğu döneminde çeşitli hizmetleriyle tanınmış bir ailenin kızı olan Safiye Ali , 1891 yılında İstanbul'da doğmuştur.Özel eğitiminin yanısıra Amerikan Kız Koleji'nden mezun olmuştur.Balkan savaşı günlerinde cepheden getirilen pek çok yaralı görüp doktor olmaya karar vermiştir.
Ancak ; onun bu isteğini gerçekleştirmesi zor olacaktı. Çünkü o yıllarda bir kadının tıp öğrenimi görmesi olanaksızdı.Oldukça yetenekli ve başarılı bir kişi olarak dikkatleri çeken Safiye Ali , dönemin Maarif Vekili Şükrü Bey'in desteği ile Almanya'ya tıp eğitimine gönderilir.
Bu ülkede kadın ve çocuk hastalıkları üzerine ihtisas yapan Safiye Ali , Kurtuluş Savaşı'nın sona erdiği günlerde yurda döner ve hemen işe başlar.Kısa sürede Cağaloğlu'nda açtığı klinikte tedavi etmeye başlayan Safiye Ali , o dönemin ünlü doktorlarından Besim Ömer Paşa , Akil Muhtar ve Operatör Emin Bey'den destek görerek süt ve bakımevlerinde çalışır.
Ayrıca Türkiyeyi yurtdışında ki tıp kongrelerinde temsil eden Safiye Ali , bir zaman sonra sağlık nedeniyle eşiyle birlikte Almaya'ya gider ve mesleğini burada sürdürür.Yakalandığı kanserden kurtulamayan Safiye Ali 1952 yılında yaşamını yitirir.
SÜREYYA AĞAOĞLU
İlk Kadın Avukattır.
Türkiye'nin ilk kadın avukatı ve kadın hakları savunucularındandır.Ünlü düşünür ve siyasetçi Ahmet Ağaoğlu'nun kızı , yazar ve siyasetçi Samet Ağaoğlu'nun kızkardeşidir.
Lise yıllarında sınıfta cumhuriyet rejiminden söz ettiğinde arkadaşlarının ; gavur olarak çağırdığı Süreyya Ağaoğlu , avukat olmayı kafasına koyar. Hukuk fakültesin kaydını yaptırmak istediğinde ise ; engellerle karşılaşır. O yıllarda kız öğrenci olmadığından , üniversitesnin rektörü olan Haldun Taner'in babası Selahattin Bey'e başvurur.
Dönemin kadınlarının henüz çarşafla dolaştığı bir zamanda başını bile kapatmadan görüşmeye giden Ağaoğlu , Selehattin Bey'e fakülteye girmek istediğini söylediğinde , odanun içi nde kahkahalar yankılanır.Ancak Süreyya Ağaoğlu , bu direnişin ardından kendisi gibi avukat olmak isteyen 3 öğrenci arkadaşını daha götürünce , size hemen fakülte açalım cevabını alır. O yıllarda öğleden önce erkeklere , öğlenden sonra ise ; kadınlar ders izleyebiliyor ve oldukça da yorucu olduğundan , fakültenin çabası yalnızca bir dönem sürmüş. İstanbul Hukuk Fakültesi'nden mezun olmuştur.
1948 yılında Berlin , Milletlerarası Hukukçular Derneği Komisyonu üyesi olan Ağaoğlu , Hür Fikirleri Yayma Derneği , Türk-Amerikan Üniversitesi Derneği ve Süreyya Ağaoğlu Çocuk Dostları Derneği'nide kurucusudur.
Süreyya Ağaoğlu ; Gördüklerim ve Bir Hayat Şöyle Geçti adlı kitaplarıyla çeşitli hukuki makaleleri bulunuyor.
İstanbul'da katıldığı Kadın Hakları ve Çağdaşlaşma konulu panelden ayrılırken düşen Ağaoğlu , beyin kanaması geçirdi ve tüm çabalara rağmen kurtulamadı. 29 Aralık 1989'da İstanbul'da vefat etmiştir.
SABİHA BENGÜTAŞ
İlk Türk Kadın Heykeltraştır.
Heykellere şekil veren ilk kadın parmakları Sabiha Bengütaş'a aittir. O Türkiye'nin ilk kadın heykeltraşıolarak tanınıyor. Atatürk, İsmet İnönü, Abdülhak Hamid, Ahmet Haşim, Bedia Muvahhit gibi tarihte iz bırakan pek çok kişi onun parmaklarında yoğurduğu çamurla abideleşmiştir.
1904 yılında
dünyaya gelen Sabiha Bengütaş, babasının Şam'da görevlendirilmesiyle eğitimini
Şam'da Fransız Katolik Okulu'nda yapmıştır. İstanbul'a dönmelerinin ardından
Köprülü Fuat Paşa Okulu'na devam edip mezun olmuştur. Küçük yaşlarda güzel
sanatlara ilgi duyduğundan henüz liseyi bitirmeden 16 yaşındayken Sanayi-i
Nefise Mektebinin resim bölümüne kaydolmuştur. Kendi kendisine antik bir büstü
kopya eden Sabiha Bengütaş'ın bu yaptığını gören heykel öğretmeni,
kendisinin yaptığına başta inanmadıysa da, daha sonra ikna olunca onu
destekleyip okulun heykel bölümüne ilk kız öğrenci olarak alınmasına yardımcı
oldu. Yeteneği kısa sürede farkedilen Bengütaş, okulunu birincilikle bitirdi. Roma
Güzel Sanatlar Akademisinde ihtisas yaptı. İtalya'da büyük deneyimler
kazanan Sabiha Bengütaş, Taksim Meydanındaki Atatürk abidesini yapan ünlü
İtalyan heykeltraş Canoci'nin asistanlığını yaptı. Abdülhak Hamid'in
torunu Emin Bey ile evlenen Sabiha Bengütaş, kocasının diplomat olması
nedeniyle birçok yabancı ülkede bulundu, mesleğini bu ülkelerde sürdürdü.
Geleneksel
Galatasaray sergisine 1925 yılında katılan ilk kadın sanatçılardan biri
olan Bengütaş, 1938 yılında Atatürk ve İnönü için açılan heykel yarışmasında
birincilik aldı. Atatürk heykeli Çankaya Köşkünün bahçesinde, İnönü heykeli
ise; Mudanya'da bulunmaktadır. Uzun yıllar çalışmasını sürdüren Bengütaş, 1992
yılında yaşamını yitirmiştir.
SEMİHA ES
İlk Türk Kadın Savaş Muhabiri ve Fotoğrafçısıdır.
İlk Türk kadın savaş
muhabiri ve fotoğrafçı. Ünlü gazeteci Hikmet Feridun Es'in eşi ve ilk kadın
savaş fotoğrafçılarından sayılıyordu. Fotoğrafa eşinin röportaj seyahatleriyle
başladı. Eşi ile gittiği Kore'de Hürriyet Gazetesi savaşın görüntülenmesi için
Semiha Es'i görevlendirdi. 12 Aralık 2012'de 100 yaşında İstanbul, Balmumcu,
Beşiktaş'taki evinde vefat eden Es'in naaşı Zincirlikuyu Mezarlığı'nda eşi
Hikmet Feridun Es'in yanına defnedilmiştir.
İCLAL ERSİN
İlk Kadın Muhasebeci
İlk Kadın Banka Müdürü
İlk Kadın Ekonomi Doktoru
Yurtdışına bankacılık eğitimi almaya gönderilen ilk kadın
İlk Kadın Banka Müdürü
İlk Kadın Ekonomi Doktoru
Yurtdışına bankacılık eğitimi almaya gönderilen ilk kadın
Türkiye'de
kadın olarak pekçok ilke imzasını atan İclal Ersin, ilk kadın muhasebeci, ilk
kadın banka müdürü ve ekonomi doktorudur.
1928 yılında Adana Türkiye İş Bankası
Şubesi'nde muhasebeci olarak göreve başladı. İclal Ersin, Türkiye İş
Bankası'nın ilk imza
sahibi kadın elemanı. İlk kadın Şube
Müdürü. Kandilli Lisesi'nde okurken İş Bankası'nda çalışmaya başladı.
Kısa süre sonraMuhasebe Müdürü olup, imza yetkisi alarak, banka
tarihine geçti. İş Bankası'nın kurucusu Celal Bayar tarafından Atatürk'e ilk kadınmuhasebeci olarak tanıtılınca, Atatürk'ün ilgisini çekmiş, en büyük
arzusunun yurtdışında eğitim almak olduğunu söylemesi üzerine, Türk kadınının
gelişmesine ve iş yaşamında yer almasına çok önem veren Atatürk tarafından 1939 yılında Cenevre'ye eğitime
gönderildi.
SABİHA GÖKÇEN
İlk Türk Kadın Pilottur.
Türkiye'nin ilk kadın pilotlarından birisidir ve dünyanın ilk
kadın savaş uçağı pilotudur. Mustafa Kemal Atatürk’ün sekiz manevî evladından birisi idi. Uçuş
kariyeri boyunca 8.000 saat civarı uçuş gerçekleştirdi; bunlardan otuz ikisi
muharebe görevi idi. Adı,Sabiha Gökçen Uluslararası Havaalanı'na verilmiştir.
Sabiha Gökçen kimdir, Türkiye’nin ilk
kadın pilotu ve dünyanın ilk kadın savaş pilotu olan Sabiha Gökçen,1996 yılında,
havacılık tarihine yaptığı katkılardan dolayı Amerikan Hava Kurmay Koleji tarafından “Adını
Dünya Tarihine Yazdıran 20 Havacıdan Birisi” olarak seçilmiştir. Atatürk’ün
manevi kızıdır.
Sabiha Gökçen, Hafıs İzzet Bey ve Hayriye Hanımçiftinin
ikinci çocuğu olarak, 22 Mart 1913 tarihinde,Bursa’da dünyaya geldi. Küçük yaşta babasını
kaybetmesi üzerine, abisi tarafından eğitimine destek verilen Gökçen, 1925 yılında, Bursa gezisinde olan Mustafa Kemal
ATATÜRK ile tanıştı. Hayat
hikayesini öğrenen ve içinde bulunduğu maddi koşulların okuması için yeterli
olmayacağını düşünen Atatürk tarafından, ailesinin izni ile evlat edinilerek İstanbul’a
yerleşti ve de Üsküdar Kız Lisesi’nde eğitimini sürdürdü.
1935 yılında, Türk Hava
Kurumu bünyesinde bulunan Türk Kuşu
Sivil Havacılık Okulu‘na kaydolan Gökçen, bu eğitimi başarıyla
tamamlamasının ardından Kırım’a giderek Koktebel Yüksek Planör Okulu’nda altı ay süreyle
planör eğitimi gördü.
İlk motorlu uçuş deneyimini 25 Şubat 1936 yılında gerçekleştiren Gökçen,
Atatürk’ün isteği üzerine, o dönemde kadın öğrenci almayan Eskişehir Uçuş
Okulu’nda 1936–1937 yılları arasında özel uçuş eğitim
aldı.
Dersim
Olayları’nı bastırmak
üzere görevlendirilen ve 1937 yılında Tunceli
Harekatı’na katılan Gökçen, bu harekattaki rolü sayesinde dünya
tarihinin ilk kadın pilotu ünvanını
kazandı ve Türk Hava Kurumu tarafından İftihar Madalyası ile
ödüllendirildi.
1938 yılında, beş gün süren bir Balkan turuna çıkarak dünyadaki kadın
pilotlara ilham veren Gökçen,1938–1955 yılları
arasında Türk
Hava Kurumu’nun uçuş hocalarından birisi olarak hizmet verdi.1940 yılında
Üsteğmen Kemal
Esiner ile dünya evine giren
Gökçen’in evliliği, 12 Ocak 1943tarihinde, eşinin zamansız vefatı sona erdi.
Uçuş kariyeri boyunca 22 farklı sivil
uçağı ve savaş uçağı ile uçma deneyimini yaşamış olan Sahiba Gökçen, hayatının
son uçuşunu 1996 yılında, 83 yaşındayken onuruna
verilen Amerika gezisinde gerçekleştirdi ve 22 Mart 2001 tarihinde, Gülhane Askerî Tıp
Akademisi’nde hayata gözlerini yumdu.
Gökyüzüne
bağlı anlamına
gelen Gökçen soyadı Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından kendisine 19 Aralık 1934 yılında verildi. Hayatı boyunca Türk
havacılığına büyük katkılarda bulunan ve Türk kadınının dünyadaki statüsünü
yükseltmek için çalışan Sabiha Gökçen’e başarılarından dolayı T.H.K,
Uluslararası Havacılık Federasyonu, Romanya Ordusu, A.B.D. dahil olmak üzere
çeşitli ordu, dernek ve kuruluşlardan toplam 30’un üzerine nişan, liyakat
madalyası, plaket ve bröve taktim edildi. AdıUluslararası
Sabiha Gökçen Havaalanı’na verilerek onurlandırıldı.
Ve birçok daha ilkleri başaran öncü kadınlarımız...
·
İlk kadın arkeolog: Jale İnan (1943)
·
İlk kadın avukat: Süreyya Ağaoğlu (1925)
·
İlk kadın bakan: Türkân Akyol (1971)
·
İlk kadın başbakan: Tansu Çiller (1993)
·
İlk kadın başhekim: Gönül Bingöl
·
İlk kadın belediye başkanı: Sadiye Hanım (1930)
·
İlk kadın büyükelçi: Filiz Dinçmen (1982)
·
İlk kadın çöpçü: Elif Yazgan
·
İlk kadın danıştay başkanı: Füruzan İkincioğulları (1994)
·
İlk kadın danıştay üyesi: Şükran Esmerer
·
İlk kadın diplomat: Adile Ayla
·
İlk kadın dişhekimi: Ferdane Bozdoğan Erberk
·
İlk kadın doktor: Safiye Ali
·
İlk kadın eczacı: Rukiye Kanat Arran
·
İlk kadın emniyet müdürü: Feriha Sanerk (1953)
·
İlk kadın fotoğrafçı: Semiha Es
·
İlk kadın gazeteci: Selma Rıza
·
İlk kadın genel müdür: Mükerrem Aker
·
İlk kadın hakim: Suat Berk
·
İlk kadın hastane müdürü: Feriha Bardakçı
·
İlk kadın hava kameramanı: Özge Deniz Özker
·
İlk kadın hazine genel müdürü: Aysel Gönül Öymen
·
İlk kadın hemşire: Esma Deniz
·
İlk kadın hesap uzmanı: Müşeref Çallılar ve Güzide Amark
·
İlk kadın heykeltıraş: Sabiha Bengütaş
·
İlk kadın jet pilotu: Leman Altınçekiç (1958)
·
İlk kadın karakol amiri: Nevlan Kulak
·
İlk kadın kaymakam: Özlem Bozkurt
·
İlk kadın kimyager: Prof.Dr. Remziye Hisar
5 Ekim 2015 Pazartesi
YENİ BAŞLANGIÇLARA MERHABA..
Hayat ne kadar da hızlı geçiyor. Yazmam aslında yazamamamı yaşam mücadelesi ile doğru orantıda. Geçmiş yazılarıma bakıyorum da bir o kadar eğlenerek yazıyormuşum. Zaman geçtikçe yaş ilerledikçe olgunlaşıyor insan. Çocuk ruhumu kaybediyorum gibi hissediyorum. Bu telaş benim sanki gerilememi yeni şeyler keşfedip yazamamamı aslında tam olarak bunları bahane ettiğimi gösterir.
Neyse ki sonbahar ile birlikte yeni bir mevsim , yeni okuma kitapları ve yeni keşiflere başlayacağım. Acı çekme arzum , mazoşist yanımı bir tarafa bırakıp daha pozitif bakacağım. Çünkü hayat çok kısa zaten ne katabilirsem kendime ve etrafımdakilere ..
Merak edeceğim ,bu sene okulumu bitireceğim ve sertifikalara doyacağım bir kış dönemi belirledim kendime. Siz de bana etkinliklerden bana bir şey katacak linklerden bile bahsedebilir siniz ?
Ve başlıyorum araştırmalarıma ve yeni şeyler öğrenmemize..
Sevgiyle..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Özlüyorum, farkındayım. Ama geri gelsin istiyor muyum? Bilmiyorum. Sesini duymak istiyorum ama arasa cevap verebilecek miyim, bilmiyorum. Ko...
-
İç sesimisin gürültüsünden başım ağrımaktaydı. Geceleri uyurken kendi kendimi telkin etmeye çalışıyordum. İnsan hiç kendi kendini sakinleşti...
-
Zaman durmuş gibiydi.. Gözlerimi kapattığımda başım dönüyor , o an aklıma gelip midem bulanıyordu. Bunları yaşayan ben , yaşatan da s...