28 Kasım 2016 Pazartesi

İç sesimisin gürültüsünden başım ağrımaktaydı. Geceleri uyurken kendi kendimi telkin etmeye çalışıyordum. İnsan hiç kendi kendini sakinleştirmeye çalışır mıydı ?

Bulunduğum hal tasfiri zor , duygusu manasız ama oldukça can sıkıcıydı..

Bu durumdan , ortamdan kaçıp bir süreliğine çok uzun bir mesafe de hiç bilmediğim bir yere tek başıma gitmiştim.Otel odasından çıkmak bile içimden gelmedi..
Çünkü gittiğin yer neresi olursa olsun hep kendi kendineydin..

Gittiğim yer yaşadığım yerden 10 derece daha sıcaktı..Ama içim - 10 derece daha soğuktu..

Sırt çantamla yaşanmış hayatların evlerin duvarlarına dokunarak onlarla birlikte aynı döneme gitmiştim. İşte burada da peşimi bırakmamıştı..!

Bir çocuk ağlıyordu , annesi ise ocağa koyduğu sütün taşmaması için mutfakta bekliyordu.
Çocuk ağlama şiddetini arttırdıkça annesi sinirlenmeye başlamıştı. Dışarıda puslu ancak parçalı güneşli bir hava vardı. Güneşin değdiği yerler sıcak ancak gölgeye geçince üşüyor , ürperiyordu insan..

İşte ben o ürpertinin içinde izliyordum ; hayatı , hayatları...!

Mesela bir adam vardı bu hayatın içinde ; hiç görmediğim , ellerimle yüzüne dokunmadığım , dudaklarının tadına bakmadığım..Sadece sesini duyduğum birde Beşiktaşı çok sevdiğini bildiğim..

Hayatımda işte bu parçasının içinde ki anlam bütünsüzlüğü gibi giriş gelişme ve sonuç vermiyordu..
Yine bir telefon ile gerçeğin içine dönerek hayatıma , para kazanmaya gidiyordum..


Özlüyorum, farkındayım. Ama geri gelsin istiyor muyum? Bilmiyorum. Sesini duymak istiyorum ama arasa cevap verebilecek miyim, bilmiyorum. Ko...