26 Aralık 2014 Cuma

YAŞASIN YILLIK İZİNLER

Merhaba Arkadaşlar,

Mesai saatimin son dakikalarında içinde olduğumu yarın sabah erkenden İstanbul'dan uçacağımı belirtmek isterim.Bunun için çok çok mutluyum. Yazın bir tatil yaptık ama gerçekten yoğun geçen günlerin ardından çok yoruldum .




Bu güzel tatilimi hem yeni yıla girerken hemde özlediğim arkadaşlarımla hasret giderirken geçireceğim. Siz burada üşürken ben güneş gözlüğümü takıp sahil kenarında yürüyüş yapıp dinleneceğim. Öğlene kadar uyuyup saatlerce kahvaltı yapacağım . Akşamları içip içip eğlenecek dans etmeyi de ihmal etmeyeceğim. Ayrıca küçük küçük ilçelere gidip anılarımı tazeleyip bazı gerçekleri kabullenip geri döneceğim. Şimdilik yazacakları bu kadar dönüşte görüşmek üzere kendinize iyi bakın. 

25 Aralık 2014 Perşembe

İŞ MESELELERİ

Bir insan hiç mi fırsat bulamaz dinlenmeye , okumaya , yazmaya ....
Yok yani o kadar yoğun tempoda çalışıyorum ki bundan artık yoruldum ve hayıflanıyorum. Kendimi eve zor atıyorum.Havalarda soğuk zaten tek düze yaşamak sıkıcı hale geldi sanırım .



Evet işimi severek yapıyorum ama bir noktada birlikte çalıştığımız insanların enerjileri de önemli ve ben iş yükümü azaltan enerjimi yükselten bir iş ortağı arkadaş ile çalışmıyorum . Haftada fix 1 gün hastalanan 5 ci haftası 4 kez izin alan mesai saatinden 3 kez erken çıkan çok konuşan ve anlamamazlıktan gelen birisiyle çalışıyorum. Siz olsaydınız böyle biriyle çalışmak ister miydiniz ?

Bende istemiyorum ancak bir noktada acıyorum ve vicdan yapıp gidip kimselerle konuşmuyorum. Alıyorum karşıma bu böyle şu şöyle yapılır diye. Ama eğer bunu anlamamazlıktan gelmek uyanıklıksa ya da öyle olduğu sanılıyorsa kimse kusura bakmasın profosyönel olmak zorunda kalıcağım. İş hayatı böyle şeylerin sadece bir kısımda tolere edebilir ama bir iş yapıyorsan kurallarına uygun yapmak zorundasındır. Lakin vicdanınız kimsenin işiyle oynamak gibi bir mesele yapıyorsa ve bu sizi artık yıpratmaya da başlamışsa orada durulması gerekiyor. 


Sanırım artık bazı şeyleri tükettik ve sonuna geldik ben yapılması gereken her şeyi yaptığımı düşünerek herkesin kendi hayatında ki rolünü belirlediğini belirtmek isterim . 



Belli bir noktaya gelmek kariyeriniz için uğraşmak kimsenin ağız kokusu çekmek değildir.Bir işi ne kadar düzgün ve hakkını vererek yaparsan iyi yerlere de ulaşırsın. Saygınında alasını görürsün. 

Şimdilik herkese iş hayatında başarılar diliyorum . 

9 Aralık 2014 Salı

DUYGUSUZ DUYGULAR

Duygularımızdan uzun zamandır kopuk yaşıyor gibiyiz. Sahi ben hep duygu duygu diyorum ya aslında bu benim düşüncemmiş . İnsanlarda artık kör olmuş bu histen . Bazen en yakında ki insanlar bile seni kırmaktan korkmaz hale gelmiş . Ne tuhaf sen kendinden feda edip onca şey yaparken sırf egolarını tatmin etmek için seni hiçe sayan insanlarla dolmuş etrafımız .



Evet bu günlerde biraz isyankar , asi ve alınganım çünkü kırmaktan korktuğum ve hatta hiç üzülmesini istemediğim insanlar tarafından gereksizce üzülmekteyim.Nedeni ya da sebebinin hatta sonucunun bile hiç bir önemi yok . Çünkü bunu yaşarken karşı taraftan görülemiyor ise ben neden bunca zaman kırmaktan üzülmesinden korkmuşum diye kendimi sorguluyorum.

Yılların yaşanmışlıkların hatta değerin artık bir önemi kalmamış .Sadece geçirilen zamanın size ne kattığı ya da sizden ne aldığı önemli olur hale gelmiş. O kadar zaman süren ilişkiler bir çırpıda biterken , uzun süre yaşanan bir dostluk bir küçük nedenden biterken aslında birikmiş kötü şeylerin temeli olmuş.



Bunca zamandır yaşadığım tüm duyguların nedeni şuan beni bu kadar duygusal iken duygusuzlaştırması olmuş .
Değer verilmeyen bir insanın hayatında işinde ne kadar başarılı olacağı tartışma söz konusu..
Neyse ki değer verilen ve bu değerin kıymetini bilen bir insanım diğer seçenek benim için değil genelleme bir yargımdır .

Hayat aslında çok basit iken maddi koşullar manevi koşulları ve dünyada fani geçici zevk veren şeylerin çılgınca tüketmesi , egolarını tatmin etmesi  , aslında yaşamak istediği gibi görünen ama aslında o hayatı yaşayamayan , kaliteli takılmaya çalışmaktan kastı fiyatı düşük zevk anlayışı farklı olan insanları yargılayan pislik insanlarla dolu .

Cinsiyeti fark etmeksizin bende şuan onları yargılıyor ve küçümsüyorum .Hiçte umurumda olmayan kafası etiler yaşantısı hacıhüsrev olan insanları.



Diyeceklerim o ki bir gün herkes haketiğini yaşayacak ve karşısında ki o kalite de olacak. Çok parası olması kaliteli olduğunu göstermez diyerek dip notta ekiyorum .
Şimdilik kendinize iyi bakın.Sizden başka kimse değerli değil . Unutmayın...


3 Aralık 2014 Çarşamba

KAPKAÇ , KIRIKKOL 3 HAFTA ALÇI VE HAZİN SON.

Merhaba Arkadaşlar ,

Yazmayalı ve okumayalı çok çok uzun zaman oldu. Çünkü başıma talihsiz aksilikler geldi . Önce kendi mahallemde kapkaç 'a uğradım allahtan cazgır oldum ve işkillendiğim için önce davranıp çantamı kurtardım . Adam elini attı ne alırsam kardır meselesi herhalde birde tacize uğradım . Ne korkunç bir olay ki ben asi , yırtık ve korkusuz özgüvenim titreyerek eve gittim . Allahtan yırtmıştım ki başıma daha büyük olay gelmedi . Sonra bu olay üzerine aynı yerden geçmeye korkar oldum. Çok kötü bi duygu Allah kimsenin başına vermesin.



Bu olaydan birkaç hafta sonra arkadaşın doğum günü vardı .Bir eğlence mekanında oldukça kalabalıktı . Sonra bu kalabalık dikkat çekmez mi tabi ki kızlarla dolu ise evet çeker .
Orta yaşlı , kel ve ukala bir adam beni kesip durdu . Adam yüzsüz bed resmen . Neyse nereye baksam bu malı gördüm. Bir değil iki değil üçüncüde allah dedim ve kızlar tuvaletinin önünde bir tane yumruk attım . Ben de ki bu tavırın nedenini sormayın çünkü bende bilmiyorum. Kolum açımıştı tabi ki . O sapık adamı dışarı attırdım ve hıncımı aldım tabi ki . Ukala zengin sapık pislik . Kızların yanında döndüm tabi kimsenin haberi yok bu durumdan . Gecenin ileryen saatlerinde kızlardan birisi yere içki dökmüş ve bende görmediğim için ayakta sallanmaya devam ettim . Böyle hop hop zıp zıp değil oldukça normal gayette sakindim . Sonra ayağımda ki topuklu ayakkabı kaydı ve kıçımın üstüne düştüm ve düşerken de sağ kolumun üstüne vücudumun ağırlığı geldi . Aman tanrım didim :)
Zaten yumrum atmıştım birde düşünce acıdı ama ne acıdı . İncinmiştir diye düşündüm ve devam ettim. Eve gidince bir ağrı sızı geldi anlatamam . Hemen hastaneye gittik . Hafta sonu olduğu için acile gittik bir röntgen 3 yerde kırık ve 4 hafta alçılı kalacağımı öğrendim. Bu benim için dayanılması çok güç bir durum ve boku bokuna kolumu hemde sağ kolumu kırmıştım .



Her şeyde bir hayır vardır meselesini yine sağlığıma kavuştuğumda şükrettim . Çünkü insanın herhangi bir nedenden sağlığını kaybetmesi hem maddi hem de manevi darbeye neden oluyor.
3 hafta boyunca annem canım annem yardım etti ve işe gidemedim . Tabi alçılı kolla yeni işe başlayan arkadaşa iş öğretmek için yine ofisime gittim. Benim için zor bir durumdu hayatımda bir düzen var ve bu düzene o kadar çok alışmışım ki ufak bir sıkıntıda ya da aksilikte kendini işe yaramaz hissediyor insan ..




Yine binlerce kez Allah'a şükürler olsun ki kısa zamanda iyileştim ve cuma günü alçıyı çıkarttılar. Tabi tam anlamı ile önceki kolum gibi değil ama zamanla daha iyi olacaktır diye düşünüyorum .İşime ve normal hayatıma geri döndüm .

Hayatımda tabi ki değişiklikler oldu canım iş arkadaşım işten ayrıldı ve başka şehre gitti yerleşti.O benim ise radikal kararlarım oldu.

Bu arada yine Antalya'ya gidemedim kolum kırıldığı için . Yılbaşına kısmetse
Şimdilik anlatacaklarım bu kadar başka yazılarda görüşmek üzere :)









28 Ekim 2014 Salı

MUTLULUĞUN RESMİNİ ÇİZEBİLİR MİSİN ?

Bir önceki yazımda şükretmekle ilgili bir yazı paylaşmıştım. Araştırmalarım arasında güzel bir yazı buldum ve sizinle de paylaşmak istedim.

Şu hayatta şükretmemize sebep olacak o kadar çok şey var ki aslında! Sadece nefes almak bile bizim doğuştan şanslı olduğumuzun ispatı değil mi?





Ünlü şair Nazım Hikmet, Paris'te ressam arkadaşı Abidin Dino ile yaptığı bir dost sohbetinde, "Bana mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin?" diye sorar. Can dostu beklenmeyeni yapar ve bir şiirle cevap verir ona. Son cümlesi şöyle özetler hislerini: "Buna ne tuval yeterdi, ne boya...''




Hayatınızın, kişiliğinizin ve var olduğunuzun farkına varın: Otomatik pilotta gibi yaşamak yerine kendi için düşünen, isteyen, başaran, üreten, gelişen bir birey olmanın mümkün olduğunu unutmayın.
• Öncelikle ne istediğinize karar verin: “Ben ne istiyorum, hayattan ve kendimden neler bekliyorum?“ diye sorun. Hatta bir liste yapın.
• Tüm bunları neden istediğinizi düşünün: Elde ettiğinizde hayatınızda neler değişecek? Bunları bilmek tüm zorlukları göğüslerken sizi motive edecektir.

• Beklentilerinizin ne kadar gerçekçi olduğunu değerlendirin: Maddi-manevi kaynaklarınızla ve atacağınız yeni adımlarla ulaşabileceğiniz gerçekçi hedefler seçmek hayal kırıklıklarını önleyecektir. Adımlarınızı yavaş ama kararlı atın. Aceleci biçimde on basamağı birden çıkmak neredeyse imkansızdır.
• Hedefe ulaşmanızı engelleyen faktörleri listeleyin: Önünüze çıkabilecek engeller, riskler, tercihler konusunda bir liste oluşturun.
• Bu engelleri aşmanın yollarını üretin: Aşabileceğiniz engeller için çözüm yolları, aşamayacaklarınız için ise farklı seçenekler üretin.
• İç engellerinizi kaldırın: Daha önceki deneyimleriniz başarısızlıkla sonuçlandıysa, bu yukarıdaki maddelerden birindeki soruna bağlı olabilir. Başarısız olduğunuz için depresyona girmek yerine, yeni yollar deneyerek başarılı olabileceğiniz konusunda kendinizi motive edin.
• Şimdiye kadar size bir şeyi başaramayacağınızı hissettiren herkesi unutun: Eskiden kimse televizyonun icat edileceğine inanmıyordu. Mucitler “Yapamazsın” diyenleri dinleselerdi, gerçekten haklı olurlardı.

23 Eylül 2014 Salı

ŞÜKÜRLER OLSUN..


     İnsanoğlunun varoluşundan bu ya olduğuyla yetinmeme hep dahasını isteme hevesi ve hırsı vardır. Ama sahip olduğumuz imkanlarımız , ailemiz , sosyal hayatımız ve birçok işlevsel bulunduğumuz durumu hiç göz önüne alıp yetindiniz mi ?
Ben söyleyeyim hayır..İstisnalar olabilir ama elinizde ne varsa elinizde olmayan cazip gelir.
Bu herhangi bir şey olabilir.
Daha iyi bir maaş ,
Daha iyi  üst model bir araba ,
Daha güzel bir ev ,
Daha güzel bir kariyer,
Daha güzel bir kız - erkek arkadaş ,
Daha....
Daha...



Zaman o kadar hızlı ilerliyor ki ve gencini yaşlısını dinlemiyor.
Hayatınızın mahvolması sağlığınızın 3 gün bozulmasına bakar.Ne alaka derseniz hayat size en ufak şeylerden dev anlamlar çıkarttırır. Küçük bir soğuk algınlığı farkındalığını yitirmiş duygularımı 
depreştirmiş durumda.Ve ben uzun zamandır dua etmeyi , şükretmeyi , dengesizce yaşamayı , etrafımdaki insanlardan bi haber yaşayıp hep kendimi anlattığımı , ailemin bir kez ve her zaman da değerini kıymetini , değersizleri değerlileştirdiğimi , napıyorum ben kendime dediğim günlerin farkına vardım..




Şu 2 hafta da sınırlarımı ve tahammülü sonuna kadar kullanmış durumdayım ve bunu da uzun süre pasif olacağından eminim.Şu iki hafta içinde hayatıma kattığım tecrübeleri ( olumsuz durumdan çıkartılan olumlu sonuç ) bir bilseniz bana uzaktan acırsınız.

Acınmak biraz kendime yapmış olduğum ağır bir eleştiri oldu ancak hal bundan ibaret.
6 gündür sağlıkla ilgili bir problemi aşmaya çalışmamda cabası..Hayatta her şey başınıza gelebilir sonuçta.
Vessalam başına gelen olumsuz hayat tecrübelerinden ders almak sizi ilerideki hayatınızda güçlü ve bir kat daha zırhlı kılar.Kötülere..kötüklük yapan insanlara..çıkarcılara..günübirlikçilere..fesat insanlara..değer vermeyin verdirtmeyin...
Size o muhteşem özgüveninizin özüne inip sizi incitecilirler..

Şahsen sadece incinmiş kendimi nadasa bırakmış huzura yolculuğa çıkıyorumm..
Şevkatle kalın..

12 Eylül 2014 Cuma

AYNA AYNA SÖYLE BANA..

Hayattan beklentileriniz olmasa nasıl mutlu olursunuz . Hayal etmek , hedef koymak ve bu yolda ilerlemek başarıyı yakaladıkça daha da güçlenerek yeni istekler üretmek hayatımızda olan en değerli şeylerden bir tanesidir.Zamanın nasıl ne çabuk geçtiğini bilemez ve bu anı da kaçırırsanız birikim yapamazsınız. Bu birikim de kendinize ne kata bilirseniz sizi siz yapan değerlerin farkına varırsınız.






Kişisel gelişimci ruhunuzu keşfetmenizi aslında neleri sevdiğinizi nelerden hoşlanmadığınızı , sevdiğiniz işte çalışmayı , hayat tarzınızı , müzik zevkinizi , sevdiğiniz ilde yaşamayı (benim için çok geçerli ) , en güzeli ise pozitif olmayı öğrenmelisiniz.
Evet herkesin her insanın stresli olduğu zamanlar vardır.Sonuç olarak mutsuz etmekten ve o anı orada bırakmaktan başka bir çözüm yoktur.

Mutsuz birini görürseniz ondan uzak durmayın ona mutluluğunuzu katın.Büyük metropollerde yaşayan insanlar da daha sık görebilirsiniz.İşinden çıkmış yüzü beş karış hayattan biçare ..
Böyle olmamak için insanlara kendinize ayna da gülümseyin..Karamsar olmayın , yaşlılara ve çocuklu kadınlara yer verin..Artık bunların hiç birini göremez oldum..Genç yaşıma rağmen bu değerlerimi katan aileme ayaklarımda topuklular ve bu topukluların üstünde saatlerce kalmama rağmen bu ahlakı verdikleri için şükürler olsun.Çünkü dün otobüste çocuklu bir bayana gözlerinin içine bakmama rağmen kimse yer vermedi .Avazım çıktığı kadar bağırarak birisi bu kadına yer verebilir mi diye bağırdım..


Lise dönemimde part-time çalıştığım bir alışveriş merkezinde yemek aramda yanımda kağıt ve kalemle çıkardım ve hem yemek yer hemde orada bulunan insanların ruh hallerini ve hayatlarını yüzlerine  , mimiklerine , karşısında ki insanla konuşmasına bakarak kendimce tahlil yapardım.Bu bana her zaman karşımda ki insana gülümsemem gerektiğini öğretti.Sanki gelmiş görmüş geçirmiş gibi düşünmeyin .Ya da düşünün siz bilir siniz.






John Lennon'da dediği gibi ''Siz hayatı anlamamışsınız''

Hayata kendi yaşamınıza nereden baktığınız önemli . Başkasının nasıl göründüğüne aldırış etmeden ..
Hürce ..

Bugünde böyle olsun..özgürce
İyi hafta sonları diliyorum hepinize...
Sevgiyle kalın
( Gülümseyen birini görürseniz o ben olabilirim..:)





2 Eylül 2014 Salı

EYLÜL MESELESİ...

Merhaba Arkadaşlar,
Eylül Ayının insanlarda bıraktığı ve hissettirdiği çağrışımlardan bahsetmek istiyorum.
Eylül ayı sonbahara doğru adım atmış yaprakların sararmaya yüz tuttuğu hafiften esen rüzgarın insanın içini serinlettiği , klimaların kapandığı camların açıldığı , giyim kuşamın biraz daha kalınlaştığı , akşamları hırkanı al çık moduna geçildiği , kışa doğru yaklaşan bir aydır...

EYLÜL kelimesi ;

* Eylül, Gregoryen Takvimi'ne göre yılın 9. ayı olup 30 gün çeker.
* Arapça eylûl, Süryanice "üzüm" anlamındaki aylûl'den (üzüm ayı) gelmektedir.
* Hristiyanlar bu aya "istavroz ayı", "haç ayı" ya da Karadeniz'de değiştirilerek "istavrit ayı" derler.
* Avram Galanti Bodrumlu yaptığı araştırmalar ile Türklük İncelemeleri kitabında Akadlıların altınca ayı olduğunu ve sevinçten haykırmak anlamına geldiğini savunmuştur.
* Eylül adının İngilizce karşılığı olan "September", Latince 7 anlamına gelen "septem" den gelir. Eylül, M.Ö. 153'e kadar, eski Roma takviminde 7. ay idi.
* Roma imparatoru Septimius Severus ile aynı anlama gelir.

Bir eylüldü başlayan içimde
Ağaçlar dökmüştü yapraklarını
Çimenler sararmıştı
Rengi solmuştu tüm çiçeklerin
Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı
Katar gidiyordu kuşlar uzaklara
Deli deli esiyordu rüzgar
Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa
Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar

Neydi o bir zamanlar
Sevmişliğim, sevilmişliğim
O heyheyler, o delişmenlikler neydi
Ne bu kadere boyun eğmişliğim
Ne bu acıdan korlaşan yürek
Ne bu kurumuş nehir; gözyaşım
Önümdeki diz boyu karanlıklar da ne
Ne bu ardımdaki kül yığını; elli yaşım

Beni kötü yakaladın haziran
Gamlı, yıkık eylül sonuma
Bir ilk yaz tazeliği getirdin
Masmavi göğünle
Cana can katan güneşinle
Pırıl pırıl engin denizinle girdin içime
Çiçekler açtı dokunduğun
Çimler büyüdü yürüdüğün
Ve güller katmer oldu güldüğün yerde

Başımda senin kuşların kanat çırpıyor şimdi
Oldurduğun yemişlerin ağırlığından
Dallarım yere değiyor
Güneşi batmadan saçlarının
Bir dolunay doğuyor bakışlarından
Gün boyu senden bir meltem esiyor yanan alnıma
Uykusuz gecelerim seninle apaydınlık
Başım dönüyor, of başım dönüyor yaşamaktan
Ölebilirim artık

Ölme diyorsan; gitme kal öyleyse
Sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma
Baksana; parmak uçlarım ateş
Lavlar fışkırıyor göz bebeklerimden
Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan
Benimle meydan oku her çaresizliğe
Benimle uyu, benimle uyan
Birlikte varalım on üçüncü aylara

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

Bir Eylül ayıdır bende sardım şiirlere hayra alamet gidiyorum..Hoşuma gidiyor bu duygusallık şeysi..
Uzun zamandır hissetmediğim şeyleri hatırlatıyor bazen ise hatıralarımı..
Sahi nedir beni bundan alı koyan 
Korku mu 
Kaybetmek mi
Acı çekmekten korkmak mı...

27 Ağustos 2014 Çarşamba

BAŞLIKSIZ HİSLER..


Selam arkadaşlar uzun aralıklarla burada oluyorum ve yazmak gibi güzel duygulardan eksik yaşıyorum.Bahanem çok yoğun olmam evet ama biraz da heveslenmekle ilgili içinizden gelmez ya hani öyle bir duygu.
Umarım günleriniz aylarınız ve yıllarınız güzel geçiyordur.Aslında her şey aynı..aynı iş aynı ev aynı otobüs aynı insanlar..farklılık katmak lazım arada yoksa bunalıverirsiniz..
Beni sorarsanız bunalıverdim garii ..:D
Başka şehire yerleşme durumum gittikçe şekilleniyor..zamanını devamlı ertelediğim için olmuyor olmuyor..
Bunu oluruna  bırakarak gitmek o kadar basit ki ama arka da bıraktığın insanları da düşünmek  beni bilinmeze sokuyor..
Yaşımın genç olmasına içimin cıvıl cıvıl olmasına rağmen kendimi çok şey yaşamış ve bıkmış kadar yaşlı da hissetiğim günler oluyor..
Hayatı uç noktalarında yaşamak heyecan verici olduğu kadar insanı yıpratıcı da olabiliyor..Hani daldan dala gibi de bir tabir vardır ya bu da aynı şey...






Ne istediğinizi hayattan ne beklediğinizi ya da hedeflerinizin ne olduğunu gerçekten iyi tasvip etmeniz gelecekti hayatınızın nasıl olmasını istediğiniz sizin elinizde gibi nutuklar söylemiceğim.Sonuçta kişisel gelişimci değilim :D ama olabilirim küçük bir gönderme yapabilirim arada bu da normal...
Burada gelip olumsuz olumsuz konuşmak can sıkıcı olabilir ama insanın içinde melankoli olması arada iyidir.
Hiç bir şey hissedememekten ise çok yoğun duygular hissetmeyi tercih ederim..
Çünkü ben hissederek yaşamayı , zaman geçirmeyi , seviyorsam seviyorum demeyi , dans etmeyi , sesim kötü bile olsa şarkı söylemeyi , körü körüne sarılmayı , sahiplenmeyi , değer bilmeyi ve en güzeli de saygı göstermeyi bilirim...
Bedeninizi rahatlatmak için kimsenin duygularını kullanmayın.Bunun günahı büyüktür.İnsanı yaralar ve özgüveni ve kimseye güvenemez duyguları oluşturur.




Geçenlerde doğum günümdü 23 yaşıma girdim ne kadar da gencim öyle değil mi hayatımın toz pembe dönemi..Evet delinin tekiyim ama bir o kadar da ciddiye alırım her şeyi...
İnsanı duyguların ve değerlerin yitirildiği insanların birbirine pislik gibi davranıldığı bu dönemde insana saygı duyuyor ve gülümsüyorum ...
Size de tavsiye ederim sevgiyle kalın...


12 Ağustos 2014 Salı

SEVMEMEK SEVİLMEK..

İşten ara bulup yazabileceğim küçük bir makale bu aslında..
Konu sevmek teması sevilmek olan..
İçinde kahramanlarımız olan bir kalbimiz vardır kimsenin bilmediği..
İçimizde yaşattığımız gerçek hayatta da bunlara yakın kişilerle birlikte olduğumuz bir yaşantı...


Hayatımızda hepimizin sevmeye ve sevilmeye ihtiyacı vardır .
Ancak gerçek olan kendini sevmek ile başlar bu mesele...
Kendinizi sevmenizle karşıdaki insanı sevmeniz arasında orantı vardır..

İnsan neyi eksik hissederse onu yaşamak ister. Kendimi seviyorum ama sevebileceğim kimseyi bulamıyorum. Ya da bulup boka sarıyorum...
Olaylar istediğim gibi başlayıp istemediğim şekilde devam edince afallıyorum.
Ya mesafeler giriyor araya ya da koca beyinler....
Ya bakmışsın tek gecelik isteniyorsun 



Sahi tek gecelik demişken tek geceden oluşan olay değil..Tek gece de yaşanan yaşanmışlıklar için birkaç kez tek gecelik daha yaşamak demek yani tek gecelik yaşamak için görüşmek...ayy çok banell

Bunlar hiç tarzım değil ama nerede bu tip insan var onu çekiyorum . Saçlarım kırmızı olabilir tamam tipim de öyle gözüke bilir ama benimle otur bir muhabbet et arkadaş bir vakit geçir bir zamanın kollarına teslim et olayı akışı..
Evet henüz çok genç olabilirim ama yoğun duygular hissedebileceğim zamanda iken ve bunu istiyorken neden yaşayamıyorum..


Yine sinirlendim bak şimdi...
Neyse biraz daha kendi kendime tribe girip geliyorum....:):)

Sevgiyle kalın..:D



11 Ağustos 2014 Pazartesi

HAFTA SONU GÜZELLİĞİ..


Sevgili Arkadaşlarım uzun aralıklarla yazılar paylaşıyorum çünkü inanılmaz bir yoğunluk içerisindeyim.Kendime bile zaman ayıramıyorum ( dinlenmek için evet eğlenmek için hayır : ) )
Uzun bir tatilin ardından ki hafta sonu inanılmaz iyi geliyor. İyi ki hafta sonları çalışmıyorum ne kadar da şanslıyım.

Hafta sonu küçük kardeşimi alıp sinemaya gittim. Geç saat olduğu için ilk seansı olan  '' CEZA '' adlı bir tük filmine girdik. Ön yargılardan nefret eden ve ayrıca Türk sinemasında iyi filmlerin olduğu kanaatindeyim. Ancak  bu tarz filmler Türk yapımcılığın zedelenmesini ve ön yargılar oluşturmasını sağlıyor. Bu kadar iğrenç bir film izlemedim. Almışlar 3 tane kızı seksepal giyim kuşam alkol kimyalsal madde bir dağ evinde doğruluk cesaretlik oynan  kızlı erkekli bir genç grup takımı. Çokk saçmaydı ama en enteresan olan ilginç bir bekçi karakteri olmasıydı. Filmden çıkarttığım bir gerçek var ise küçük kardeşimi alıp bir daha ki ilk seansa girmemem. Neyse gittik bir kerem bir tecrübe daha kattık yaşantımıza. Aşağı da ki resim filmin oyuncularına ait gerisini siz yorumlayın.



Basit senaryolarla yazılmış sırf gişe için iki üç çıplak kadın çıkartılmış filmlerden bir tanesidir. Bu benim olumsuz eleştirim ister gidin ister gitmeyin ama tavsiye etmiyorum.
Derken evimize gittik..kız arkadaşlarımla güzel bir program yapıp dışarı çıktık.Önce canlı müzik sonra hareketli bir müzik.
(Yalnız hep kızlarla takılıyorum diye beni hemcinslerimden hoşlanıyor sanmayın...Çünkü çıkacak bir sevgilim yok..aşk yok..adam yok..vallahi ..:):)   )
Sabahın 4 'ne kadar aynı mekanda kaldık ve sonra çıkışta Kasımpaşa çocuklarının eşliğiyle darbuka SHOW yaptık..insanların o ön yargı ile baktıkları bu insanlar para kazanmak için gecenin kaçında oradalar çok değil 5 lira ile mutlu oluyorlar. Neysem oradan hop ortaköyden bebek koyuna geçtik. Tamda şu lüks mekanların çıkışına denk gelip arabanın içinde 5 kızın olduğu araç içerisinden ilgi odağı olmak çok da zor olmadı. Bunlar tabi istem dışı gelişen şeyler.







Tam da böyle bir manzaranın karşısında titreyerek seyyar abimizden türk kahvemizi içtik . Oturduk muhabbet aşk dert tasa sıkıntı annem eve alacakmı korkusu :P
Bi ara hayal gücümle bu köprünün niçin neden nasıl yapıldığı anlattım bizim kızlara.hahah :):)
Şimdi anlatırdım da o kafa da olmam lazım...
Derken bir hafta sonu daha geldi geçti ve teğet geçti ....
Şimdi kendinize iyi bakın ve sakın pazartesi sendromu diye bir şey yaşamayın..
Çünkü yaşadığınız ve pazartesi olduğu için dua edin ve mutlu olun can ciğerlerim...





5 Ağustos 2014 Salı

TATİLLER HİÇ BİTMESİN..

Merhabalar efendim..
Nasılsınız ? Neler yapıyorsunuz ? :) :)

Umarım iyisinizdir.Tatilimiz bitti ama yeni tatiller için çalışmalıyız çabalamalıyız.
Size gitmeden önce tatil için çok heyecanlı olduğumu delilikler yapmak için can attığımızı yazmıştım.Vesselam öyle de oldu. 9 günlük bir tatilimin 7 günü adrenalin dolu ve çok çok güzel geçti. Hemşire arkadaşlarımı bile baştan çıkarttım diyebilirim :):))
Tatilimin başlangıcı tam bir fiyaskoydu aslnnda biraz herşey tesadüftü tatile 1 gün kala karar verdiğim için otobüs ile gitme durumunda kaldım ve allahtan yer de buldum. İstanbul 'dan Adapazar'ına 9 saatte gittik ve araç çok yavaş seyir etti. Ayrıca ilk bindiğimde otobüsün içinde sivrisinek vardı ve beni dört yerimden ısırdı.Sabrettim sabrettim..biraz uyudum biraz müzik dinledim biraz da yol arkadaşlarımız ve kader ortaklarımız la sohbet ettik. Madur insanlarız sonuçta yardırıyoruz firmaya hakaret etmeye..
10 saatlik yolu 18 saatte gittik ve henüz yolum bitmemişti..Merkezden ilçeye gitmek içinde 2 saatim vardı..Yol arkadaşlarımın otellerinin transferi benim gideceğim yere yakın olduğu için beni de çağırdılar..Sonuçta bir yol hukukumuz var değil mi kabul ettim. ve çıktıkk yola......

Seyir halindeyiz ve transferde arkadaşların otelini bulmak için navigasyonunu açtı ..sonra sağdan bir sapağa girdi hoppp 40 dk bir köyün içinde dolaştık dolaştık ve dolaştık...navigasyon kurbanı olan biz hala yollarda sefilleri oynamaktaydık..kaderin bize bir oyunuydu bu varabilecekmiydik sonuna acaba bu yolun yordamın...



Hala sinirlenmemek için kendimi tutuyorken gülme krizine girdim ve insanlarını da keyiflendirdim :):)
Ne kadar olumlu bir insanım yahu..:):)
Artık bunda da bir hayır vardır deyip yolumuza baktık sonuç olarak 22 23 saat civarında gittiğim yere vardım.Karnım aç gözlerimin altı mos mor uykusuz ve oturmaktan afedersiniz kalçam ağrımış halde eve vardık önce bir duş aldım 1 saat kadar dinlenip yemek yiyip kendime geldim ve gecesine eğlenceye aktıkkk...

Tatilimin gündüzleri güneş kum deniz akşamları ve geceleri ise dans müzik ve alkol olarak geçti..Kız kıza geçirdiğimiz tatillerin en güzellerinden birisiydi ( Herşeyi yazmak olmaz şimdi azıcık özelim olsun değil mi :P )

Kızlar hem çalışıp hemde bana ayak uydurdukları için onlara çok minnetarım çünkü alkollüyken turistlerle halay çekmem çöpcü amcalara yardım etmek istemem ve plajda kumların üstünde bağırarak müzik söyleyip dans etmemi çekmeleri ayrıca ve ayrıca clupta etrafımıza dolanan akrepleri ve timsahları..atar yaptığım badigartları ( allah'tan tanıdıkmış ve sevimli bulmuş beni :) ) mekan kapandığı halde zorla bir şarkı daha çaldırtmamı içip içip sapıtmamı ve bana hala sevgi dolu yaklaşmaları beni ben yapan değerleri bozmaksızın eğlenmemi sağladıkları için ( ayrıca eğlendikleri ) çok ama çok mutluyum...




Tatilimin her zerresinde eğlenip oradan oraya gezdim ve diğer arkadaşlarım da ziyaret ettim. Gecenin kaçında ise beni görmeyen gelen değerli arkadaşlarım da bulundu tabi ..

Onlar hep var olsunlar ve bu dostluklar hiç tükenmesin..
Hayatta eğlenmesini bilin ve dilediğiniz gibi yaşayın.
Şarhoş olun ve sevdiğiniz insanları arayın ( gerçekten sevin ama  )
Onlarla zaman geçirin ve değer verin..,
Sevin sevişin hayat kısa yol uzun zaman tükenmekte..
Sarılın ve dokunun temas edin sıcaklığı hissedin
Sohbet edin ama yüzyüze dip dibe gönül gönüle...

Ömür dediğin bir gündür o da bugündür..Esen kalın..

Sevgili dolu AYŞE....










25 Temmuz 2014 Cuma

KIZ KIZA GEZELİM ..

Merhaba Arkadaşlar,
Bugün işlerimi toparlamış ve tatil moduna girmiş bulunmaktayım.Yarın çok uzaklara tatile gidiyorum ve bunun için çok heyecanlıyım. Hem İstanbul'dan uzaklaşmış hem de sevdiğim insanları göreceğim.Aslında bir de olimpos yapmalıyım :):) Uzun zamandır yoğun bir tempoda devam eden hayatım ve belirsizlikler olan bir takım şeyler hafiften şekilleniyor.Allah hakkımda bunu yazdıysa vardır bunda bir hayır diyerek kabulleniyorum.


Derken koca bir geçmiş bıraktığım yere gitmek beni yine yeniden heyecanlandırıyor.Orada yaşadığım her şey aslında genç yaşıma  rağmen en güzel günler topluluğundan bir parça.



Her gidişimde farklı olaylar yaşamamda cabası..Şimdi kız kıza tatil yapınca acaba ne olaylar yaşayacağım merak konusu... Badigartlara kafa mı tutarız..gecenin bir yarısı sokaklarda şarkı söyleyip kovalanır mıyız...İçip içip havuza mı atlarız ..ya da musallat olan tiplere aynı yere iki randevu verip gitmezmiyiz hiç bir fikrim yok :))

Geçmişe geçmiş ola diyip anı yaşamaya bakıceğiz artıkın...
Yeni delilikler yeni heyecanlar lazım artık bize..







Derken bir önceki eserim de dikiş tutturamamakla ilgili bir yazı paylaşmıştım . Bu yazıyı sonra okuyunca ne kadar da karamsar , olumsuz, aşka küsmüş gibiyim. Resmen kendime acıdım çünkü insanın doğası o kadar enteresan ki fikirleri düşünceleri bazen aylar yıllar sonra değişirken bazen de iki gün sonra farklılaşabiliyor. 
Konu ya duygusal açıdan yaklaşmak ( ki duygu yokken ) insana hata yaptırır. Bence ben güzel bir aşık olmalıyım bunun için evrene mesaj göndermiyorum.
 Zaten karşıma çıkacağından bir gün eminim ..
Aşk üçgenim tutku, güç , bağımlılık...Altta ki resim de mevcut..:):)










23 Temmuz 2014 Çarşamba

BELİRSİZLİK..

Ne hissetiğini bilmeden yaşayan insanlardan mısınız ?  Ne hissedemediğini bilmeden mi yaşayanlardan mı ?

  Belirsizlik insanı bitirip tüketen ve bir o kadarda bilinmeze sürükleyen bir öznel olaydır.Hayatın size ne getirdiği veya ne kattığının bu durumda pek bir önemi yoktur. Duygusal boşluk , mantıksal boşluk , boşluk olan ne varsa yaşatır size.O boşlukta yaşadığınız her şeyi aşk sanırsınız  ya da vazgeçilmesi bir durum gibi gelir. Aslında bilirsiniz hepsinin geçici olduğunu ama o an ona inanmak istersiniz.Çünkü inanmazsanız hayatın sonu gibi gelir her şey herkes her olan tüm benlikler.





Düşündüğünüz zaman hayatınızın birçok yanı bilinmezliklerle dolu.Yarın ne yaşayacağını kimse bilemez. Bu bilinmezlik insanoğlunun geçmişinden bu yana gelişigüzel getirmiştir bu döneme.Bir de deyimlerimiz atasözlerimiz bile vardır bununla ilgili '' Sonunu düşünen Kahraman Olamaz''..!!!

Neden kimse sorgulamıyor ki ömür dediğin kaç gündür kaç saattir ki ??


Belirsizlik , bilinmezlik kavramları bana olumsuz geliyor.İnanın belirsizlik içinde olduğum için değil sorguladığım için hepsi.Hayatta polyanacılık ile ilgili birçok yazı vardır hatta bir tane de ben bile yazabilirim ama benim gözlemlediğim gerçek öyle değil.


Konuya farklı yerden başlayıp farklı yerlerden bağlama huyumdan nefret ediyorum.Ama beynim oradan oraya rövaşata yapıyor.
 Vesselam kendinize iyi bakın..hayat şuan akıyor..





17 Temmuz 2014 Perşembe

MİM'LENMEK NE GÜZELL..

1-)  Blog yazmak sana neler kazandırdı ?

Öncelikle merhaba benim güzel iş arkadaşım blog bana içimi dökmeyi , kıyada köşede kalan duygu kırıntılarımı ortaya çıkartmayı , okumayı teşfik etmeyi ve en önemlisi daha araştırmacı bir insan olmayı kazandırdı.

2-) Ne tür kitaplar ve filmlerden  hoşlanırsın ?


Aslında ne okuduğum bulunduğum ruh halime bağlıdır. Son zamanlarda kişisel gelişime odaklandım ama en çok ilgimi çeken polisiye ve masonik cinayetlerdir.


3-) Tekrar tekrar okuduğun bir kitabın var mı ?

Aslında bir kitaba çok takılmadım ama iki kez okuduğum kitaplar vardır. 
Nermin Bezmenden '' Sır'' mesela

4-) Seni tanımlayan en iyi 5 kelime ?


Komik , sevecen , hümanist , hırslı , başarılı  ayy daha çok var ama neyse hadi :)
5-) Okumaktan en çok keyif aldığın blog içeriği hangisidir ? Kişisel - Moda - Yemek - Teknoloji ?


Kişisel ,
Gezgin,....

DİKİŞ TUTTURAMAMAK

Merhaba Can ciğer kuzu sarmalarım..yine bloğuma ara vermiş bulunmaktayım..İnanın çok yoğunum..Hayatı çok değişik yaşıyorum gerçekten işten eve evden işe gidip geliyorum...

Buralara ilk satırları yazıp bıraktığım taslaklarım da kayıtlı olan küçük heyecan duyduğum  ve aşk hikayeleri ile dolu ;
ne yazık ki hiç birini paylaşmadım çünkü hepsi yarım kaldı..kendimi iyi hissetiğim bir an bu satırları yazıp bırakmışım bir tanesi aşağıda örnekte aşağıdadır.

'' Size güzel duygular hissettiren birisini bulduğunuz zaman asla kaçırmayın .Birbirini değerli hissetiren insanlar artık nadir olarak karşımıza çıkıyor.Ya da bir çırpı da o duygu bitebiliyor.
Güzel duygular hissetiğim günler yaşıyorum...:)
Sanırım uzun zamandır hissetmediğim hissizlik artık hissediyor. Diğer önemli olan etken ise karşılıklı hissedebilmek yani öyle umuruyorum..''

Zamanlardan hazirandı bir genç kız vardı hayalleri umutları olan..
Hep o çelişkilere düşmese gerçekten çok mutlu olacaktı aslında başkasına değil kendine şans vermeliydi aslında ..






Diye yazmışım ve devamını getirememişim..çünkü devamında yaşanacak bir şey olmamış ki..yaşanacak
 Ahh bu bahtsız kızın hali ne olacak..




Ya bakış açımı değiştirmeyim acaba evrene aynı tip erkek mi kodluyorum ( tanışalım , heyecan , buluşalım, sonra hop bitti ) Sonuç olarak üç gün süren enteresan gönül ilişkileri yaşıyorum. Yemin ederim dikiş tutmuyor. Ya diktiğim iplikte ya da kumaşta sorun var...!!!!

Neyse işime dönmeliyim..Kendinize iyi bakın cicilerimm..


9 Temmuz 2014 Çarşamba

GERÇEK KURT ADAMLAR

Bugünler de yine enteresan konulardan ve hayatın tam gerçeklerinden kurt adamlar bahsedeceğim. Benim metafizik ile çok benzettiğim ama bir o kadarda gerçek olan kişiler işte aşağıdalar ..
İyi okumalar diliyorum..!!

Gevaudan kurdu ;
1764 yılında Fransa’nın Gevaudan bölgesinde büyük dişleri olan ve keskin pençeli kurt benzeri bir hayvan bölgeyi terörize etmiştir. Yaklaşık 3 yıl içinde bu hayvan 100 kişiyi parçalamış ve yemiştir, 30 kişide ağır yaralanmıştır. Kral Louis, profesyonel avcı olan Jean Charles ve Jean Francois’i bu hayvanı bulup öldürmek için bölgeye yollar. Hayvan bulunamadı fakat, 1776 yılında bir çiftçi Jean Chastel tarafından gümüş bir mermi ile öldürüldü.

Henry Gardinn ;
Henry Gardin, 1605 yılında bir çocuğu öldürürken yakalandı ve kurt adam olduğunu kabul etti. Gardin, bir arkadaşının da onun gibi olduğunu söyledi. Jan isimli adam, iki, yıl sonra yakalandı ve her ikisi idam edildi.

Mercy Brown ;
Mercy’in annesi ve kız kardeşi 1880 yılında ölmüştü. 1892 yılında Mercy’de öldü ve gömüldü.  Rhode Island’da köyleri geceleri dolaşan ve kan emen bir kadın hakkında söylentiler oluşmaya başladı. Bunun üzerine mezarları kazıldı. Mercy’nin annesi ve kardeşinin cesetleri çürümüştü fakat Mercy’nin cesedi olduğu gibi, tırnakları uzun ve ağzında taze kanla bulundu. Bunun üzerine Mercy’nin kalbi çıkarıldı ve cesedi yakıldı.


Peter Stumpp ;
Bedburg, Köln’de yaşayan zengin ve saygın bir çiftçi olan Peter Stumpp, kasabada olan pek çok vahşi ölüm nedeni ile zan altında kalmıştır. İşkence altında Şeytan tarafından bir kurt adama döndüğünü itiraf eder. Oğlu ile birlikte 14 çocuğu ve iki hamile kadını yediğini söyler. 1589 yılında başı kesilerek idam edilir.

Gilles Garnier ;
Dole kurt adamı olarak bilinen Gilles Garnier, 1573 yılında yakılmıştır. Sorgusunda onu kurt adam şeklinde gördüğünü söyleyen pek çok şahit vardır. O dönem pek çok çocuğu avlayarak yediğini söylemiştir.

Arnold Paole ;
Arnold Paole, bir vampir tarafından ısırıldığını söyler. 1725 yılında boynu kırılır ve ölür. Fakat mezardan sürekli bağırtılar duyulur. Paole’nin mezarı açıldığında uzun sivri dişleri ve taze kan bulunur. Cesedinden iniltiler gelmektedir. Kalbine kazık sokulur ve ceset yakılır.


8 Temmuz 2014 Salı

SIRADAN BUNALMIŞ DUYGULAR..!!..

Selam Olsun Dostlar ve Okuyucular..
Uzun zamandır bloğumda bir şeyler paylaşmıyorum ki insanın  yazabilmesi için içinden gelmesi gerekir . Ruhen onu hissedebilmesi gerekir.  Bende uzun zamandır ne melankolik ne de aşkkolik takılmıyorum. Benim olmadan acı çekme isteği potansiyelim var böyle olunca beni yazmaya teşfik ediyor.

Neysem günler aylar yıllar geçiyor , değişen hiç bir şey yok bedenin yaşlanmasından başka ...
Mübarek ramazan ayındayız ...
Geçen yıl bu zaman Alanya'da arkadaşlarımla beraberdim.Tek bir gün oruç tutmuştuk ve o gün camiye gitmiştik ve cami boştu tabi..
Bu sene ailemle birlikteyim..ve orucumu tutuyorum...bunun verdiği huzur paha biçilmez..

Biz insanlar 11 ay günah işleyip 1 ayda vicdanımızı rahatlatıyoruz ya bu tartışılabilir bir durum..





İnsan hayatının dönüm noktasında yapması nasıl davranması gerektiğini bilir mi ?
Bilemiyorum bilmiyorum belki de bilmek istemiyorum.
Yeniden bir hayat kurabilmeye gücüm var mı ?
Kalmak için nedenim var mı ?
Ya arkamda bıraktıklarım ?
Ya da geç bulup erken yitirdiklerim ?
Gençliğim ?



Böyle ruhhani bir durumda kafanızı içi devamlı kendi içinde konuşup duruyor mu ?
Hiç susmadan ...!!!

Evet ya bu anlatıklarım benim aslında dengesini kaybetmiş ne olacağı bilemeyen 1 yıl öncesine kadar tek isteği İstanbul'dan gitme isteği olan kendini hayatının sonuna kadar okuyarak geçirebileceğine inan kırık bir kalbi olan ve aradığı adamı bulamayan benim..



Neler olabileceğine dair inan hiç bir fikrim yok..Kaderin beni götürdüğü yerlere kendimi teslim mi edeceğim yoksa o kadere karşı çıkıp sil baştan mı yaşayacağım bilemiyorum..
Bekliyorum ve bunun için sadece 30 gün var..






24 Haziran 2014 Salı

ÇÖZÜLEMEYEN İLGİNÇ TAŞLAR.


Arkeologlar, kıyısı Baltık Denizi’ne bakan İsveç’teki Kåseberga kasabasında bir tepeye yerleştirilmiş 59 dev kayanın sırrını ortaya çıkarmaya çalışıyor.
Denize bakan bir tepede yer alan kayalardan her biri, yaklaşık bin 800 kilogram ağırlığında. Kayalar, bir geminin dış hatlarına benzeyen, 67 metre uzunluğunda bir şekle sahip






Arkeologlar, Ales Stenar (Ales’in Kayaları) olarak bilinen yapının, yaklaşık bin yıl önce, Demir Çağı’nda inşa edildiğini ve bir mezarlık anıtını temsil ettiğini düşünüyor. Ancak yeni bir araştırma, kayaların İskandinavya’da Tunç Çağı'nın yaşandığı iki bin 500 yıl öncesine ait olduğunu ve tıpkı İngiltere’deki Stonehenge gibi, bir astronomik takvim görevi gördüğünü öne sürüyor.

International Journal of Astronomy and Astrophysics dergisinde geçtiğimiz ay yayımlanan araştırmada, Mörner, Ales’in Kayaları’nın bir astronomik takvim olarak nasıl işlev gördüğünü anlattı.
İsveçli bilim insanı ve ekibi, Güneş’ın kış ve yaz gündönümlerinde Ales’in Kayaları etrafındaki belli noktaları aydınlattığını, antik İskandinavların bu şekilde dini ritüellerin tarihlerini veya hasat zamanını belirlediklerini öne sürdü.


Araştırmacılar ayrıca, bir geminin dış hatlarına benzeyecek şekilde dizilen kayalarla Stonehenge’in belli geometrik özelliklerinin uyuştuğunu belirtti. Stohenge’in ne amaçla inşa edildiğine dair günümüzde tartışmalar devam etse de, Mörner her iki antik yapının da dev bir astromi takvimi olduğunu düşünüyor.

Mörner, esrarengiz kayaların, Tunç Çağı’nda Avrupa ve Akdeniz’de gezen ve ticaret yapan bir İskandinav topluluk tarafından inşa edildiğini ve Stonehenge’den ilham alındığını öne sürdü: “Ales’in Kayaları bir takvim. Bunun yanında bize antik İskandinavya, İngiltere ve Yunanistan hakkında da daha önceden bilmediğimiz bilgiler sunuyor” dedi.



İsveçli bir arkeolog ve Fornvännen arkeoloji dergisinin editörü olan Martin Rundkvist, “Kayalardan oluşan geminin bir gök takvimi olduğu düşüncesi akademi çevrelerindeki arkeologlar tarafından destek görmeyen bir teori... Tersine, Ales’in Kayaları özenle inşa edilmiş bir mezarlık anıtı olmalı” diyerek en son araştırmaya karşıt bir görüş belirtti.

İsveç’in kırsal bölgeleri, birçoğu gemileri andıran çok sayıda anıt yapı bulunduruyor. Bu anıtların birçoğu, İsveç’in Demir Çağı’na, M.S 500-1000 yıllarına işaret ediyor. Rundkvist, bu anıtların neredeyse tümünün mezarların yerlerini gösterdiğini savunuyor.

Arkeologlar, Ales’in Kayaları’nın yaşını yapılan ilk karbon tarih saptama yöntemiyle bin 400 yıl olarak belirlemişti. Bu tarih, Mörner’in öne sürdüğü tarihin yaklaşık bin 100 yıl sonrasına denk geliyor.



Rundkvist, dev kaya yapıyı inşa edenlerin de gezici-tüccar bir topluluk olmadığını savunuyor. İsveçli arkeolog, “Ales’in Kayaları”nın, denizci bir topluluk tarafından inşa edildiğini ve dev kayaların öküz, köle, ip, kızak, ahşap kürekler ve basit demir aletler kullanılarak yerlerine konduğunu düşünüyor.

Rundkvist, “Burası Beowulf’un (Konusu Demir Çağı’ndaki İskandinavya’da geçen eksi bir İngiliz destanı) dünyası” diyerek antik yapının eski kültürle olan bağlantısına da değindi.
İskandinav toplumların kültüründe çok önemli bir yer tutan gemiler, önemli insanların mezarlarını işaretlemek için inşa edilen anıtlara da ilham vermiş olabilir. Ales de, İskandinav folkloruna göre, Ale adındaki bir kralın mezarını gösteriyor. Rundkvist, bu bulgulara dayanarak, Mörner’in, “hiçbir kanıtı olmayan bir bir teoriyi savunduğunu” belirtti.

Stonehenge... İngiltere'nin en ünlü tarihi yapılarından biri. Yapının ne amaçla ve nasıl inşaa edildiği hala bir sır. Rusya Federasyonu'na bağlı Başkortostan federe cumhuriyetinde bulunan benzeri (Uçalı buluntuları) ise bu tür yapıların gizemini bir kat daha artırıyor...



----------------------------------------------------------------------------------------------------



İngiltere'deki Salisbury Düzlüğü'nde eskiden dinsel törenler için kullanılan ve Kelt rahiplerinden oluşan bir sınıf olan Druidlere atfedilen büyük taşlardan oluşan bir çember vardır. Druiler'in bu taş çemberini kullanmış olması mümkünse de, başlangıcı İngiliz Adaları'ndaki Neolitik insanlara kadar uzanmaktadır. 




Bilinenler buranın MÖ 2300 yıllarında inşa edilmeye başladığı yönünde. Yapı, keskiyle yontulmuş, düzgünleştirilmiş ve dışarıdan yerel bölgeye taşınmış, dik konumundaki 30 taştan (bunlardan halen 17'si ayaktadır) oluşur ve kavisli hale getirilerek dik duran taşlarin üzerine yerleştirilen lento(kiriş) taşlarını içerir. Böylelikle çember şeklinde kapı boşlukları oluşmuştur




Stonehenge'in çemberi bölen ve yapının girişinden geçen ekseninin yaz dönencesindeki (21 Haziran) gündoğumuna doğru konumlandırılmış olması, buna karşılık, yakındaki İrlanda'da yaklaşık olarak aynı zamanlarda inşa edilen Newgrange anıtının kış dönencesindeki (21 Aralık) gündoğumuna yöneltilmiş olması ilginçtir.



Daha önceleri güneş-uzay gözlemevi, güneş saati veya ufo iniş yeri olabileceği idda edilen Stonehenge, 500 yıl boyunca mezar alanı olarak kullanılmış.




Ayrıca yapının yapılış amacı son araştımalarla tam çözülemesede biraz daha netlik kazanmıştır.


Özlüyorum, farkındayım. Ama geri gelsin istiyor muyum? Bilmiyorum. Sesini duymak istiyorum ama arasa cevap verebilecek miyim, bilmiyorum. Ko...